Osman AYDOĞAN
osmanaydogan2@gmail.com
Melankolik bir düşünür; Arthur Schopenhauer
05/04/2015 Arthur Schopenhauer 1788 – 1860 yılları arasında yaşamış, Alman filozof ve düşünürdür. Felsefe Tarihi'nde irrasyonalist ve karamsar olarak bilinir. Kant'ın en en çok değer verdiği öğrencisiydi. ‘’Aşka ve Kadınlara Dair’’, Say Yayınları, 2006 ‘’Parerga ile Paralipomena’’, Biblos Yayınları, 2007 ( Bu kitap 2009 Yılında ‘’Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine’’ adıyla Say Yayınlarından yayınlandı) ‘’Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine’’, Say Yayınları, 2007 ‘’Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar’’, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2006 ‘’Üniversiteler ve Felsefe’’, Say Yayınları, 2008 ‘’Hayatın Anlamı’’, Say Yayınları, 2007 ‘’Okumaya ve Okumuşlara Dair’’, Say Yayınları, 2011 ‘’Güzelin Metafiziği’’, Say Yayınları, 2010 ‘’Din Üzerine’’, Say Yayınları, 2009 ‘’Aşkın Metafiziği, Kör İradenin Tutsaklığı’’, İkarus Yayınları, 2009 (Sosyal Yayınlar, Selahattin Hilavîn Türkçesi ile, 1997) Schopenhauer ‘’‘İstenç ve Tasarım Olarak Dünya’’ isimli eserine şöyle başlar; ‘’Die Welt ist meine Vorstellung: – dies ist die Wahrheit, welche in Beziehung auf jedes lebende und erkennende Wesen gilt.‘‘ (Dünya benim tasarımımdır; bu yaşayan, kavrayan her varlık için geçerli bir gerçekliktir.) Schopenhauer’in ‘’Tasarım olarak Dünya’’ ve ‘’Dünya benim tasarımımdır‘’ düşüncesi Ludwig Wittgenstein’nin temel düşüncesiyle çok yakın benzerlik gösterir. Wittgenstein ‘’Tractatus’’ isimli eserinde şu düşünceleri dile getirir; ‘’Olguların mantıksal tasarımı düşüncedir. Bir olgu bağlamının düşünülebilir olması şu demektir; biz onun bir tasarımını kurabiliriz. Doğru düşüncenin toplamı dünyanın bir tasarımıdır. Düşünce, düşündüğü olgu durumunun olanağını içerir. Düşünülebilir olan olanaklıdır da. Tasarı da gerçeğin taslağıdır.’’ Görüldüğü gibi Schopenhauer gibi Wittgenstein de ’’Dünya benim tasarımımdır’‘ düşüncesinde birleşirler. O'na göre; anlamsız, boş, acı dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardır; o da istencimizi öldürmek. Bu onu Hinduizm, Budizm gibi dünyevi bir yaşamdan el çekmeyi ve bir keşiş gibi yaşamayı, başkalarına yardım etmeyi, mutluluğumuzu olabildiğince arttırmayı değil, acılarımızı olabildiğince azaltmayı öneren bir yaşam şeklini önermeye yöneltir. Felsefesi, aklın (Rasyonalizm) temele oturtulduğu felsefe tarihinde yeni bir bakış açısı anlamına geliyordu ve Psikoloji, Psikanaliz, Müzik, Edebiyat gibi entelektüel ve sanatsal alanlarda büyük etki gösterdi. Schopenhauer'a göre; birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır. Schopenhauer felsefesinde, Budizm’e ve ateizme oldukça yakın ve zengin duran veriler ve bilgiler vardır. Budizmin Almanya'daki yayılımında Schopenhauer'in etkisi olmuştur... - Schopenhauer'in yaşadığı dönemin düşünce ortamı, hayatı, melankoli yüklü yaşamı ve kişiliği, (Bu konuda Schopenhauer’in kitaplarını yayımlamış olan Dergâh Yayınları arka kapağa, “Schopenhauer’i anlamak için dönemin düşünce ortamından çok kendi hayat hikâyesini incelemek gerekir. Schopenhauer’in yaşamı melankoli yüklüdür” diye yazmıştır.) - Başlangıçta bahsettiğim özelliklerinden irrasyonalist oluşu ve karamsarlığı, - Schopenhauer’in sahip olduğu ‘‘acı, yaşamın özüdür’’ düşüncesi ve Schopenhauer’in “Aşka ve Kadınlara Dair” isimli eserinde yer alan kadınlara ait genellikle olumsuz olan görüşlerine burada yer verilmemiştir. Bu olumsuz düşüncelere yukarıda bahsedildiği gibi yaşadığı dönemin düşünce ortamının ve kendisi 43 yaşında iken 17 yaşındaki Flora’ya olan karşılık bulmayan aşkının etkili olduğu değerlendirilmektedir. Schopenhauer’in sözlerine günümüzü ifade eden en güzel sözü ile başlamak istiyorum; ‘’Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır.’’ Schopenhauer’in sözleri (her bir söz üzerinde düşünmeniz dileği ile) * Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur. Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir. * Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır. * Üç türlü aristokrasi vardır; birincisi yaş ve kıdem; ikincisi servet; üçüncüsü akıl ve bilgidir. En şereflisi sonuncusudur. * Önemsememek önemsenmeyi getirir. * Hayatın ilk elli yılı metin, geri kalanı yorumdur. * Gelişimimiz için bir aynaya ihtiyacımız vardır. * Kimseyi yaralama, ondan çok yardım et herkese yapabildiğince. * Her mesele kabul edilene kadar üç aşamadan geçer; ilkinde gülünç duruma düşürülür, ikincisinde ona karşı mücadele edilir, üçüncüsünde tabii sayılır. * Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu kılar. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli geniş ise o denli sıklıkta kendimizi azap içinde ya da ürkütülmüş duyumsarız. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, istekler, ürkünç şeyler de çoğalır ve büyür... * Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız. * Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır. * Hayvanlarla beraber acı çekmek, kendisine güvenileceğine izin verdiğimiz karakterin yardımseverliğine bağlıdır. Kim hayvanlara karşı gaddar davranıyorsa, iyi bir insan olamaz. * Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız. * Sayfaların arasında gözyaşları, ağlama, dişlerin birbirine çarpması ve karşılıklı katletmenin korkunç gümbürtüsü olmayan felsefe, felsefe değildir. * Sağlık her şey değildir, ama sağlık olmadan her şey bir hiç. * Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir. * Her aptal çocuk bir böceği ezebilir. Ama dünyanın bütün profesörleri bir böcek yaratamaz. * Bana yapılan haksızlık bana hiç bir şekilde ona haksızlık yapma hakkını vermez. * Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak. * Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuştuğundan ziyade kiminle konuştuğunu düşünerek hareket edecektir. Bunu yaptığı takdirde sonradan pişman olacağı hiçbir şey söylemeyeceğinden emindir. * Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi. * Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın. * Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir. * Değişim değişmeyen tek şeydir. * Felsefe yüksek bir dağ yoludur, ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkça daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir... Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdaki herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır. * Eğer dalaverecilerin oyuncağı ve soytarıların maskarası olmak istemiyorsak, ilk kural içine kapanık ve ulaşılmaz olmaktır. * İki ayaklı hayvanların sıradan sohbetleri kadar kısır ve sıkıcı bir sohbeti sürdürmektense hiç konuşmamak daha iyi. * İnsanlarla kurulan neredeyse bütün bağlar bir kirlenme, bir pislenmedir. Ait olmadığımız acınası yaratıklarla dolu bir dünyaya indik. Daha iyi olan az sayıda insana saygı duymalı ve değer vermeliyiz; gerisine talimat vermek için dünyaya geldik, onlarla arkadaş olmak için değil. * Karşımızdakinin yalnızca kendi budalalığımız, kusurumuz ve kötülüğümüz olduğunu akıldan çıkarmayarak her insan budalalığına, kusuruna ve kötülüğüne hoşgörülü bir şekilde yaklaşmalıyız. * İnsanoğlu benden hiç unutamayacağı birkaç şey öğrendi. * Şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez. * Dikensiz gül yoktur ama gülsüz pek çok diken vardır. * Zekâm bana değil, dünyaya aittir. * İsteklerimizi sınırlamalıyız, arzularımızı dizginlemeli, öfkemizi bastırmalı, bireyin sahip olmaya değecek şeylerden yalnızca sınırlı bir paya erişebileceği gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız... * İnsan, büyük bir hayretle, binlerce yıllık var olmayıştan sonra birdenbire var olduğunu görür; bir süre yaşar ve sonra yeniden yok olması gereken aynı oranda uzun zaman gelir. * Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar. Saramago’nun bu tespitini düşündüğümüzde, Schopenhauer’in sözlerinde bahsettiği o yüzyıla ait insan ve düşünce tipinin ne
yazık ki çevremizde hiç de az olmadığı ve giderek de arttığı
görülmektedir. Yaşar Kemal'in ''Demirciler Çarşısı Cinayeti'' adlı
eserinde yazdığı gibi ''O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler; demirin
tuncuna insanın piçine kaldık.'' |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Türkiye’nin geleceği - 24/07/2016 |
Türkiye’nin geleceği |
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik. - 10/07/2016 |
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik. |
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. - 15/06/2016 |
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. |
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) - 28/04/2016 |
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) |
Dönüş - 04/04/2016 |
Dönüş |
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? - 22/03/2016 |
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? |
Çanakkale... Ah! Çanakkale - 18/03/2016 |
Çanakkale... Ah! Çanakkale... |
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! - 29/02/2016 |
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! |
Benim Gönlüm Dağa Düştü. - 23/01/2016 |
Benim Gönlüm Dağa Düştü. |
Devamı |