Üyelik Girişi
Ana Menü
Osman AYDOĞAN
osmanaydogan2@gmail.com
Gel, gel, ne olursan ol yine gel.
27/09/2015
Mevlâna'nın diye bildiğimiz rubai şu şekildedir:

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel
İster Kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."

Bu şiir Mevlâna'ya atfedilir, Mevlâna'nın bilinir. Ancak şiir Mevlâna'nın değil Orta Asyalı ünlü sufi Ebu Said-i Ebu'l-Hayr'a aittir ve "Rubaiyyat-ı Baba Efdal-i Kasani" adlı eserde 7 numara ile "Baba Efdal"'in rubasi olarak yer alır. (Yakup Şafak, Mevlana'ya Atfedilen Yine Gel Rubaisine Dair, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, 2009)

İlber Ortaylı, Mevlâna'nın hiçbir kitabında bu dizelerin bulunmadığını, bu şiirin Mevlana'dan sonra ona isnad edildiğini ifade eder. Mevlâna'nın beyitlerinin yer aldığı Divan-ı Kebir nüshalarında bu dizeler başlangıçta yer almışsa da daha sonraki baskılarında hata fark edilerek çıkarılmıştır. Mevlâna'nın ‘'Mesnevi''si altı cilt olup, bu rubai Mevlâna'ya ait olmayıp ona atfedilen Mesnevi'nin yedinci cildinde geçmektedir.

Söz konusu olan rubainin Farsça orijinali şu şekildedir:

"Bâz â! Bâz â! Her ân çi hestî bâz â
Ger kâfîr u gebr u bût-perestî bâz â
În dergâh-i mâ dergâh-i nevmî dî nîst
Sad bâr eger tevbe-şikestî bâz â..."

Farsça'da ‘'bâz â''nın mastar şekli, ‘'bâz amadan''dır ve ‘'pişman olmak'', ‘'tövbe etmek'', ‘'yapılan hareketten vazgeçmek'' anlamındadır. Ancak sözcüğü "bâzâ" şeklinde alırsak o zaman bu sözcük Farsça'da "yine, tekrar gel" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla rubainin doğru tercümesi de şu şekildedir:

"Vazgeç (tövbe et), vazgeç, her neysen vazgeç,
Eğer Kâfir, mecusi, putperest isen vazgeç,
Bizim dergâhımız umutsuzluğun dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozsan da vazgeç."

Aslında önemli olan bu rubainin Mevlâna'ya ya da Ebu Said-i Ebu'l-Hayr'a ait olup olmaması değildir. Önemli olan birliğin, beraberliğin, hoşgörünün, Allah'ın yarattığı farklılığın zenginlik olarak görülmesinin dörtlük haline getirilmiş olmasıdır.

Mevlâna'ya ait olan bu anlama yakın rubai ise şu şekildedir:

''Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz...
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...''

Görüldüğü gibi Mevlâna'ya ait diye bildiğimiz "Gel, gel, ne olursan ol yine gel'' diye başlayan rubainin Mevlâna'ya ait olmaması onun büyüklüğünden, onun insan sevgisinden, onun Allah'ın yarattığı farklılıklara hoşgörüsünden bir şey eksiltmez.

Nam-ı diğer ‘'Şark Bülbülü'' (ki bu lakabı ona Atatürk takmıştı), Diyarbakır Ulu Camii Müezzini Celal Güzelses'in ‘'Yaş Destanı'' isimli türküsünün son iki dizesi şöyle idi:

"Beni ağlatma ki sen de gülesin,
Hem murada, hem maksuda eresin!.."

Bu sözler Anadolu'nun bin yıllık feryâdı idi, bu sözler Anadolu'nun bin yıllık figânı idi. Hayatın özü de bu sözlerde gizli idi...

Şeyh Edebali de Osman Gazi'ye söylemez miydi: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!"

Ayet de, Mevlâna da, Ebu Said-i Ebu'l-Hayr da, Şeyh Edebali de aynı şeyleri söylüyor aslında: sevgi, sevgi sevgi...

Tarihçi Cemal Kutay'ın bir programında anlatmıştı; sadrazamın biri padişaha "Kan döneminin bittiğini bu millete inandırmamız lazım" demiş.

Anadılu'da bugün analar ağlıyor, dul kalmış eşler, gelinler ağlıyor, yetim kalmış bebeler ağlıyor, bir millet kan ağlıyor...

Sadrazamın dediği gibi birilerinin kan döneminin bittiğini bu millete inandırması lazım...

Nasıl mı?

Cevabı Mevlâna'da gizli, Ebu Said-i Ebu'l-Hayr da gizli, sevgi de gizli sevgi de, insanı yaşatmada gizli, insanları güldürüp, hem murada, hem maksuda ermede, erdirmede gizli...



42329 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Türkiye’nin geleceği - 24/07/2016
Türkiye’nin geleceği
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik. - 10/07/2016
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik.
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. - 15/06/2016
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var.
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) - 28/04/2016
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916)
Dönüş - 04/04/2016
Dönüş
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? - 22/03/2016
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim?
Çanakkale... Ah! Çanakkale - 18/03/2016
Çanakkale... Ah! Çanakkale...
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! - 29/02/2016
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim!
Benim Gönlüm Dağa Düştü. - 23/01/2016
Benim Gönlüm Dağa Düştü.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam87
Toplam Ziyaret434859
Etkinlik Takvimi