Üyelik Girişi
Ana Menü
Osman AYDOĞAN
osmanaydogan2@gmail.com
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik.
10/07/2016
Bayram öncesi sizlerden ayrılmadan önce bayram kutlaması mesajımda bayram hakkında sizlere kısa bir bilgi vermiştim. Bazı arkadaşlarımın itirazı üzerine konuya açıklık getirmek istedim. Daha doğrusu ‘'cevap veriyorum''.

Özet olarak şu bilgiyi vermiştim: Ramazan ayının son günü olan arifedir. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç günü de bayramdır. Arapça ismi ‘'Ayd-ül Fitr''dır. Farsçada da aynıdır. ''Ayd'' Arapça bayram demektir. ‘'Fitr'' ise fıtır sadakası ya da fitre olarak bilinen oruç tutamayacak durumdaki Müslümanların verdiği sadakadır. Şükür sadakası olarak da bilinir. Bütün Arap ülkelerinde ve İran'da bu bayram ‘'Ayd-ül Fitr'' olarak kutlanır. "Ayd-ül Edhâ" da "Kurban Bayramı''dır.

Eski Türkçe'de "şükür" ve "şeker" kelimeleri Arap harfleriyle aynı şekilde yazıldığı için okunmakta olan bir metinde ‘'şükür''ün mü yoksa ‘'şeker''in mi kastedildiği cümlenin gelişinden anlaşılırdı. Aslı "Şükür Bayramı" olan ifade, zamanla işte bu aynı yazılıştan kaynaklanan okuma hatası yüzünden "Şeker Bayramı" halini almış ve Osmanlı'da ve Cumhuriyet döneminde ‘'Şeker Bayramı'' olarak kutlanmıştır Ramazan Bayramı olarak değil. Demokrat Parti döneminde de, bu bayram çıkarılan 5953 sayılı yasa ile "Şeker Bayramı" ile tescillenir.

Gelelim günümüze...

Dil bilimcileri ‘'Gerçeğin manipülasyonu için en temel araç kelimelerdir. Kelimelerin anlamına hükmedebiliyorsanız, bu kelimeleri kullanması gereken kişileri de kontrol edebilirsiniz'' derler. Mitolojide ise ‘'sözcük'' (kelime) ; varlığın bir simgesi, adlandırılması, göstergesi değildir, onun gerçek bir parçasıdır. Mitolojik görüşe göre her nesnenin özü adlarda saklıdır. Adlara egemen olmasını, onları kullanmasını bilen kimse, nesneler üzerinde de bir egemenlik kazanır.

Ayrıca ‘'kelimeler'' muktedirlerin eylemlerini kapatmak için kullanılır. Bir ‘'fıtrat'' diyorsunuz ihmal sonucu toprak altında bıraktığınız 301 madencinin üstünü bir daha örtüyorsunuz. Bir ‘'Barış harekâtı'' diyorsunuz savaşın üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'demokrasi getireceğiz'' diyorsunuz işgalin (Irak) üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'ileri demokrasi'' diyorsunuz he türlü otoriter yönetimin, antidemokratik uygulamanın üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'külliye'' diyorsunuz bin odalı bir israf sarayının üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'Orta Asya'' diyorsunuz üç bin yıllık Türk yurdunun (Türkistan) üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'darbe'' diyorsunuz her türlü yolsuzluğun, rüşvetin, ayakkabı kutularındaki dolarların, 700 bin dolarlık rüşvet saatlerinin üzerini örtüyorsunuz. Bir ‘'One minute!'' diyorsunuz, Irak'a, Libya'ya ve Suriye'ye yapılan Siyonist Haçlı saldırılarındaki eşbaşkanlığınızın ve katkılarınızın üstünü örtüyorsunuz. Bir ‘'AK'' diyorsunuz her türlü karanlığın üstünü örtüyorsunuz. Bu listeyi uzatmak mümkün. Onun için derdi bir Yunan atasözü: ‘'Kelimenin gücü Tanrı'nın gücüne eşittir.''

İşte bu nedenlerle otoriter yönetimlerde de sözcüklerin içeriğine ve ne anlama geldiğine de güç sahipleri karar vermektedirler. Böyle olduğu için yüz yılların "Şeker Bayramı" 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra, ABD hatırına ihtiyaç duyulan ‘'Yeşil Kuşak'' için 1981'de çıkarılan bir yasa ile "Ramazan Bayramı" yapılmıştır.

Ramazan Bayramı Kur'anda geçmez. Hiçbir hadiste de ‘'Ramazan Bayramı'' diye bir ifade yoktur. Hiçbir İslam Arap ülkesinde ‘'Ramazan Bayramı'' diye kutlanmaz. Bizden başka da ‘'Ramazan Bayramı'' olarak kutlayan da yoktur. Bize özgüdür dini kavramları siyasete alet edip kanunla belirlemek. Bu gidişle yarın bir başka iktidar gelir, bir başka kanun çıkarır ve bir başka adla kutlanmasını isterse ne olacak?

Burada bir başka bilgisizlik daha var. İbn'ül Arabî Ramazan isminin Allah'ın Esma-i Hüsnasından (güzel isimlerinden) bir isim olduğunu ifade eder. Bu sebeple Ramazan ayı kastedilirken ‘'Ramazan geldi'' yerine "Ramazan ayı geldi" denilmelidir. Aynı şekilde eğer bayramı kastediyorsanız ve kelime olarak illa ‘'Ramazan''ı kullanacaksanız bari ‘'Ramazan Ayı Bayramı'' deseydiniz... Veya bayramın aslına ve anlamına uygun olarak ‘'Şükür Bayramı'' ismini kullansaydınız. Ne yapalım, bu kadar inceliği nerede bilelim değil mi?

Mehmet Âkif Ersoy'un ‘'Bayram'' isimli şirinin ilk kıtası şöyle başlardı: ‘'Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır; Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!'' Burada geçen ‘'şetâretli'' sözcüğü Osmanlıcada ‘'neşeli, şen, cıvıl cıvıl'' demekti. Benim yaşımdaki arkadaşlarım çocukluğumuzun o zaman adı ‘'Şeker Bayramı'' olan bayramın ne şetâretli bir bayram olduğunu hatırlarlar. Şimdi ey muktedirler, ‘'Şeker'' ismini kaldırıp yerine ‘'Ramazan''ı koydunuz. Osmanlıya öykünürsünüz ama Osmanlıdan kalan gelenek büyükleri ziyaret bitti, meddahlar gitti, Karagöz Hacivat gitti, yerine "erkân"a uymayıp "ekran"a itibar eden, mabetten medyaya transfer olan, bir "pop-star"a dönüşen ağlak medyatik hocalara, İslamiyet'le, dinle hiç alakası olmayan ipe sapa gelmez soru ve cevaplara, bir anlamsız matem havasına bıraktınız. Çocukluğumuzun şetâretli Ramazan ayını ve Şeker Bayramını bir hüzne, bir kasvete, bir kedere, bir matem havasına soktunuz. Şimdi şetâret mi kaldı? Beni anlıyorsunuz değil mi ‘'Şeker Bayramı''na neden ‘'Ramazan Bayramı'' demek istemediğimi...

İbn'ül Arabî ‘'Fütuhat-ı Mekkiye'' isimli kitabında Sebte kentinde rastladığı hocası İbn'üs Sâig'ten aktarırdı: ‘'Dünyayı def ve flüt ile yiyip bitirmek, benim indimde din ile yiyip bitirmekten daha iyidir. Elinden geldiği kadar dince lânet etmekten kaçın.'' Yakılan kâfir Giordano Bruno bu kadar kibar söylememiş, daha net ifade etmiş: "Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." Dedim ya bunlarda dini bu denli anlayacak incelik nerede? Daha ‘'Fıtrat''ın anlamını bilmeyenler bu inceliği nereden bilecek? (Fıtrat; Yüce Allah'ın doğuştan, yaratılıştan canlılara kattığı özelliktir. ‘'Kedinin fıtratında tırmalamak vardır'' diyebilirsiniz. ‘'Akrebin fıtratında sokmak vardır'' diyebilirsiniz. ‘'İnsanın fıtratında nankörlük vardır'' diyebilirsiniz. Ama ‘'Karayollarının fıtratında kaza vardır'' diyemezsiniz. Ama ‘'Madenciliğin fıtratında kaza vardır'' diyemezsiniz.)

Nasıl adlandırıyorsa adlandırılsın, adından ziyada mânası önemlidir diye düşünüyordum ama bayramın bayramlık hali de kalmadı artık.

Gafletin, dalaletin, ihmalin ve ihanetin sonucu art arda gelen patlamalarda yitirilen yüzlerce canlar, şehit olan gencecik polisler, askerler, trafik kazalarında kaybettiğimiz insanlar ve bayramın birinci günü gelen helikopter şehitleri haberi (ve bugün yine beş şehit haberi -10 Temmuz 2016) ne kutlanacak bayram bıraktı ne de şetâretli zamanlar.

Eskiler zaman zaman derdi: "El, ayd-ü ekber eyledi. Biz matem eyledik." (Ayd-ü ekber: Büyük bayram)

Her bayram gibi bu bayramda da aynen öyle oldu: "El, ayd-ü ekber eyledi. Biz matem eyledik."

Osman AYDOĞAN



2405 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Türkiye’nin geleceği - 24/07/2016
Türkiye’nin geleceği
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. - 15/06/2016
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var.
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) - 28/04/2016
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916)
Dönüş - 04/04/2016
Dönüş
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? - 22/03/2016
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim?
Çanakkale... Ah! Çanakkale - 18/03/2016
Çanakkale... Ah! Çanakkale...
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! - 29/02/2016
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim!
Benim Gönlüm Dağa Düştü. - 23/01/2016
Benim Gönlüm Dağa Düştü.
Celâlâbâd’da geçen zemheri ayları - 09/01/2016
Celâlâbâd’da geçen zemheri ayları
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam122
Toplam Ziyaret433373
Etkinlik Takvimi